top of page
  • Yazarın fotoğrafıHüseyin AKIŞ

ASKER HASTANELERİ

Türkiye’de batılı anlamda tıp eğitimi Sultan II. Mahmut döneminde başlatılmış olsa da mezuniyet sonrası bir üst tıp eğitimi veren kurum, Gülhane Seririyat (Klinikler) Mektebi olmuştur. Bu okul, sağlık sisteminde en etkili ve üstün hizmet veren kurum durumundaydı. Türkiye’de Tıp eğitimin gelişmesi ve yaygınlaşmasında Gülhane Askeri Tıbbiyesi hekim ve hocalarının büyük katkısı olmuştur.


Peki, Gülhane nasıl kurulmuş ve ne gibi gelişmeler göstermiştir? XIX. yüzyılın son yıllarında Berlin büyükelçiliğine görev verilerek, Türk tıp eğitiminde yenilikler yapabilecek ve hastane yöneticiliğinde örnek olabilecek uygun hekimlerin seçilmesi istenmiştir. 18 Mayıs 1898’de Berlin’de Osmanlı Devleti Büyükelçiliği’nde yapılan anlaşma sonrasında Dr. Rieder ve Dr. Deycke de onun yardımcısı olarak, 5 Haziran 1898 tarihinde İstanbul’daki görevine başlamıştır. Dört ay süren yoğun bir çalışma sonucunda inşa edilen yeni hastane “Gülhane Seririyat Hastanesi” adı ile Padişah II. Abdülhamit’in doğum günü olan 30 Aralık 1898 tarihinde törenle açılmıştır.


Gülhane’deki Askeri hekimlik eğitimleri artırılmış, “Gülhane Seririyat Hastanesi” ismi değiştirilerek “Gülhane Tatbikat-ı Askeriye ve Seririyatı” olmuştur. Gülhane Seririyat Hastanesindeki modern eğitim ve öğretim sayesinde, burada yetişen asker hekimler Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında ordu içinde başarılı görevler yapmışlardır. Birinci Dünya savaşı (1914-1918) yıllarında, Gülhane bir harp hastanesi olarak görev yapmaya başlamış, özellikle Çanakkale’den getirilen ağır hastaların bakımına tahsis edilmiştir. Gülhane hocaları cephelere ve kıtalara dağılmıştır. Türkiye’nin II. Dünya Savaşına girme ihtimali üzerine, askeri okulların ve Gülhane’nin İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasına karar verilmiş, bu kararda Başkent Ankara’da güçlü bir tıp merkezinin olmamasının da rolü olmuştur. 21 Temmuz 1941’de, İstanbul’dan 28 vagonluk bir katara sığdırılan tüm eşya ve personel, Sirkeci’den Ankara’ya Cebeci Merkez Hastanesi’ne nakledilmiştir. Gülhane, 1947’de “Gülhane Askerî Tıp Akademisi” adını almış, 1953 yılından 1971 yılına kadar Ankara Bahçelievler'deki şimdiki Kara Kuvvetleri binasının bir bölümünde ve Kara Harp Okulu’nun yanında bulunan o zamanki Mevki Hastanesi’nde hizmetine devam etmiştir. 1960’lara gelindiğinde GATA, bulunduğu binaya sığmaz hale gelmiştir. 1961’de temeli atılan yeni akademi binası, 10 yılda tamamlanabilmiş; Gülhane Etlik’te yapılan bu yeni binasına Ekim 1971’de taşınmıştır.

GATA, Türkiye’de tıp alanında pek çok ilki ve yeniliği uygulayan bir eğitim ve sağlık kuruluşumuz olmuştur. Bunlardan bazıları şöyledir:


- İlk aspirin ve kinin hapları; koruyucu tifo, dizanteri ve kolera aşılarının üretimi,


-1976’da tam teşekküllü Yanık Tedavi Merkezi,


-1980’de Perkütan Translüminal Koroner Anjioplasti uygulaması,


-1981’de Prof. Dr. Necati Kölan başkanlığındaki ekip tarafından, Böbrek Transplantasyonu,


-1985 yılında Mikrocerrahi Eğitim ve Araştırma Merkezinin açılışı,


-1983 yılında Psikiyatri Kliniğinde Uyku Merkezinin açılışı,


-1984 yılında, otolog ve allojeneik kemik iliği transplantasyonu,


-1986 yılında dijital ve network uygulamaları bulunan, Nükleer Tıp Merkezinin açılışı,


-1989 yılında pankreas ve böbreğin birlikte transplantasyonu ile barsak transplantasyonu, gerçekleştirilmiştir.


Zamanla GATA’nın yetiştirdiği tabip ve sağlık personeli, yurdun dört bir yanında açılan asker hastanelerinin kaynağını oluşturmuşlardır. Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesinde Türkiye’de sağlık hizmetlerine ulaşmada sıkıntı yaşanan dönemde, Gülhane ve asker hastaneleri, zamanına göre kaliteli sağlık hizmeti sunan müesseselerdi. Kapanmadan önce 33 asker hastanesi ordumuza ve belli bir kontenjan dahilinde halkımıza sağlık hizmeti sunmaktaydı. Ne yazık ki 118 yıllık Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve onun bir alt basamağı olan asker hastaneleri, GATA’nın FETO’nun yuvalandığı merkez olduğu gerekçesi ile 15 Temmuz 2016’dan sonra kapatıldı ve Sağlık Bakanlığına devredildi. Ancak askerî tababet, bütün dünyada ayrı bir dal olarak varlığını sürdürmektedir.


Bedenini vatan uğruna siper eden Mehmetçiklerin yaralanmaları halinde kendilerine güvenli ve yeterli bir sağlık hizmeti verileceğinden emin olmaları gerekir. Sivil sağlık kuruluşlarımızın bunu yapmadığını asla söyleyemeyiz. Ancak harp cerrahisi özel eğitim, ihtimam ve tecrübe gerektiren bir alandır.


Maalesef bunun sıkıntısını Türkiye terörle mücadelede ve özellikle Barış Pınarı, Zeytin Dalı gibi sınır ötesi harekâtlarda çekmiştir. Yanlıştan dönmek erdemdir. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, bu konudaki ihtiyacı kabul ederek asker hastanelerinin yeniden açılması yönünde umut verici ifadelerinin fiiliyata geçirilmesi çok yerinde olacaktır. Bu istikamette Gülhane Askerî Tıp Akademisi yeniden tesis edilmeli, eskiden olduğu gibi çok sayıda asker hastanesi yerine sistemin kaldırabileceği nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti sunan ve sayısı 6-7 civarında olacak şekilde bölge asker hastaneleri açılmalıdır.



Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page