Yola çıkanın hikayesi olur. Bugün, iyi veya kötü her insanın bir yolculuğu olmalı. Soyut kavramlardan bahsetmiyorum, fiziki olarak bir yerden bir yere gitmekten söz ediyorum. Bu, yüksek paralar harcayıp lüks bir gezi olmak zorunda da değil. Sadece bir yerden bir yere gitmekten, mevcut bulunduğunuz şehir tabelasının üzerine kırmızı bir çizgi çekilmiş olan tabelayı görüp ilk kez telaffuz ettiğiniz bir şehrin tabelasını okumaktan söz ediyorum.
“Bunun bize ne faydası olacak?” derseniz şöyle anlatabilirim;
Hayatımın büyük bir bölümünü hatta neredeyse tamamını İstanbul içerisinde geçirdim. Öyle ki İstanbul harici başka bir il var mı, nasıldır hiçbir bilgim, hatta düşüncem dahi yoktu. Yavaş yavaş ekonomik özgürlüğümü ailemden kendi üzerime aldığım dönemlerde birkaç kafa dengi insan ile İstanbul sınırlarının ötesini düşlemeye başladım.
Orada da hayat var!
Evet orada da insanlar var, bir şeylerle uğraşan insanlar var, İstanbul içerisinde çektiğimiz dertlerin aynısını kırsalda çeken insanlar var ve bu dertlerin coğrafik tesirlerini merak eder oldum. Bu tura ilk olarak Bursa’dan başladım. Çok paralar kazanmıyorum, öncelikle bunu belirteyim. Gittiğimiz her yerde her şeyin en minimum olanını yapıyoruz. Çok düşük seviyeli bir pansiyonda bir gece geçirmek, yer yer dışarıda sabahlamak gibi. Bunları okurken eziyet çektiğimizi düşünüyor olabilirsiniz ama değildi. O an bile değildi.
Ardından Antalya'da garip bir apartta kalıyordum, Ardından Kocaeli'de bir gecelik çadırda, ardından Sakarya'da bir nehir kenarında… Şimdi de hiç gidemediğim babamın köyü. Doğduğumdan beri köyümü hiç görmemiş biri olarak yaşıyordum. Bu sene hedefim orasıydı ve başarılı bir yolculuk ile babamın köyünde buldum kendimi. Ben değil belki ama onun manalı manalı bakışlarını, attığı her adımda yaşadığı derin düşünceyi hissedebiliyordum. Bazen bir insanı anlamak için onun ayakkabılarını giymeli, onun doğduğu yerde doğmalı, onun büyüdüğü yerde büyümeliyiz. Amcalarımın attığı her adım, bir kase tatlıyı hemen bitmesin diye çay kaşığı ile yemeye benziyordu. Ben de karmaşa dolu hisler içerisindeydim; tertemiz bir hava ve bir zamanlar babam buralardayken benimle yaşıttı hissi.
Yolculuklar insanı büyütüyor, biraz daha anlayış sahibi yaparken biraz daha dolu biri haline getiriyor. Şehrin o stresinden ziyade hala bir yerlerde toprakla uğraşan birilerini görmek insanın iştahını kabartıyor. A noktasından B noktasına gitmenin lüks olması gerekmez ama A noktasından B noktasına gidebildiğinizde aslında başarının sadece ''yapabilmiş olmak'' olduğunu daha iyi sezinliyor insan. En iyi şartları kendine sağlamasa dahi bir şekilde hedefe varmış olmak insana yetiyor ve yetmeli de. Her şeyin fazlası veya aşırısı değil mesele. Asıl mesele, yeteri ve olması gerektiği kadarını bulabilmek aslında. Hepsi bu. Şimdiden hepinize keyifli yolculuklar dilerim!
Comentários